25 Ağustos 2014 Pazartesi

Balayı Hotelim - Amara Hotel

Bir vakitler genç idim. Yeni evli ve de çıtır idim ^.^ 2011 yılının nisan ayında evlendik. Evlendikten hemen sonra balayına gitmek yerine (işverenlerimiz sağolsun) haziran ayını bekleyelim istedik. Hem havalar biraz daha ısınır hem de bunaltıcı sıcaklar daha başlamamış olur dedik. Dedik fekat hesapta benim küçük oğlan yok idi ^.^ Meğer ben balayına hamiş gidicekmişim. Hamile olduğumdan sebep 7 yıldızlı hotelin pek çok şeyinden faidelenemedim :( Tüm farklı tatları denemek isterdim örneğin ama midem almadı mesela, alkol zaten hak getire ^.^ Öylesine yüzdüm yattım kalktım sadece. Yine de tatil için, dinlenmek için ve de balayı için tavsiye ederim. Bu arada eski adı Amara, şimdiki adı Alva Donna Beach Resort.

Tam aile hoteli. Genelde yabancı ve yaşlı* çiftler, hotel nüfusunun %80'ini oluşturuyor. Onların arasında gayet rahat sere serpe yayılabilirsiniz. benim gibi tombalaklar için çok rahat bir yer yani ^.^ Kaydırakları çok eğlenceli, hotellerde en sevdiğim şey. Bir iki deneme yapıp en basitinden kaysam da büyük küçük herkesin eğlenceli vakit geçirdiği kaydıraklı havuzu var. Bebek-çocuk havuzu var tabi. Barı çok iyi. Çocuk kokteyllerinin müdavimi oldum başka bir şey içemediğimden... Ayrıca saat 16'da servisi başlayan dondurma çok lezzetli. Saatini bile hala unutmadığımdan siz tahmin ediverin artık ^.^ İnternet sitesinden ve kendi arşivimden birkaç fotoğraf ile sizi şimdiden önümüzdeki yazın tatil planları ile baş başa bırakıyorum..

 




 

Caddebostan'da Bir Kuzey'cik!

Aşkım, kuzum, bebeğim, herşeyim, yüzümü güldürenimle çalışmadığım zamanlarda yürüyerek gidip yürüyerek dönmek suretiyle gittiğimiz sahildir kendileri. Çok eğlenceli bir yer. Gitar çalıp söyleyen genç gruplar mı istersin, kedisini köpeğini almış gelmiş otlaklarda koşturanını mı, uçurtmasını kovalayan çocukları mı, sere serpe güneşlenenini mi, eski çağ kılıç dersi alanlarını mı... Herşey mevcut ve bir o kadar da renkli. Bazen dip dibe oturuyoruz gruplarla ama ben pek memnunum bu durumdan. Kuzey hepsini ziyaret ettiğinden, herkes onunla ilgilendiğinden azıcık totomu çimlere serebiliyorum bu sayede :) Bir Caddebostan gününden bir kare bknz;
Şu anda çalıştığımdan, hafta sonları da park yeri bulamadığımızdan ve artık Kuzey bebek arabasında çok durmadığından yürüyerek de gidemiyoruz. Özledim yeminlen!

Bu arada şu portatif kamp sandalyesi olmayanı almıyorlar sahile benden söylemesi! Caddebostan Migros'unda satılıyor neyseki, 22 TL ^.^ Çok da kullanışlı hakikaten. Ben çok sevdim.

Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali

Sabahattin Ali, aynı zamanda amcama adını veren kişi olarak da ayrı bir yeri vardır bende. Kürk Mantolu Madonna kitabını okurken biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim. Kitabın dili biraz eski İstanbul'luca. Ve orjinaline sadık kalındığından bazı kelimelerin anlamını cümlenin gidişatına göre uydurdum. Genelde yollarda bellerde okuduğum için, açıp interneti bu da ne demek diye arayamadım da.. Bunun dışında kitabın kahramanındaki ruhsal durum okudukça beni de buhrana soktu :D Yemin ediyorum şu hayal gücüm yüzünden kitaplara bu kadar girebildiğimden bazen çok sıkılıyorum. Biraz melankolik bir konu var arkadaşlar. Günlük güneşlik havalarda bile içimi daralttı, sonbahar, kış günlerinde okunsa heralde bunalıma sokar insanı :) Yine de kolay okunan bir kitap, zamanı olan alıp okuyabilir, bir fikir edinebilir.

Ustam ve Ben - Elif Şafak

Bu kitabı okumak için biraz bekledim, itiraf ediyorum. Muhteşem Yüzyıl dizisi yeni bitmişken, bir de aynı döneme ait kitap okumayayım da şu "zinhar" ya da "Sultan Süleyman Han Hazretleriii"nden az biraz kurtulabileyim diye :)
Kitabı okurken dizide bu karakterlere de yer verilseydi keşke diye düşünmedim değil. Hoş olurdu, renk katardı :) Zira (Muhteşem Yüzyıl yan etkilerinden biri daha) beyaz filin yavruluğundan olgunluğuna kadar çok şirin olduğunu hayal ettim durdum. Kitap dizide az biraz yer verilen Mimar Sinan ile önceleri çırakları olan zamanla kalfalığa kadar yükselen 4 öğrencisinin hikayesini anlatıyor. Tabi diziden aşina olduğumuz, hırs, şehvet, kan, intikam eksik olamıyor :) Çok fazla anlatıp da merakınızı gidermek istemediğimden alıp okumanızı tavsiye ediyorum şahsen. Aşağıda kitabın açıklamasını da bulabilirsiniz.

Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu


Kartal - Maslak, Maslak - Kartal güzergahlarında seyrederken okuduğum kitaplardan biri. Akıcı bir kitap kendileri. Yoksa onca kalınlıkta kitabı çantada taşımazdım sanırım. Kitabın birçok kahramanı var. Biri Balkan Savaşı'ndan kaçarken, bir diğeri 1. Dünya Savaşı mağduru. İki farklı memleketin, iki farklı kişiliğini bir araya getiren romanda anlatım güzel, ayrıntılı. Okurken sahneler gözümde canlandı kimi yerlerde dertlendim o derece :( Belki benim hayal gücüm çok geniştir bilemem. Kısaca ben sevdim, alıp okunası bir kitap der, aşağıya kitabın açıklamasını eklerim.

Merhabaaa

Açılış postunu tarihe not olarak ekliyorum. Çünkü yarın öbür gün ünlü bir blogger olduğum vaküt bu yazıyı bulup şu tarihte başlamıştım diyerekten röportaj vericimm. Bu arada takipçi listemde sadece ben varım ya şu anda, çok kötü bişiiyy. Bilemiyorum artık, kendi kendimle konuşur gibiyim ya hani, enteresan..